DOLAR 32,5895 % 0.35
EURO 34,8642 % 0.35
STERLIN 40,6730 % 0.18
FRANG 35,8876 % 0.79
ALTIN 2.495,67 % 0,45
BITCOIN 2.136.176 3.917

Antarktika’dan denize kavuşan her damla su iklim değişikliğine sebep oluyor

Yayınlanma Tarihi : Google News
Antarktika’dan denize kavuşan her damla su iklim değişikliğine sebep oluyor
0
 
Türk Bilim insanları, 6. Ulusal Antarktika Bilim Seferi kapsamında küresel iklim değişikliğinin izlenmesini, dünyanın ısı dengesini sağlayan ve her yıl azalan buzulların takibini yaparak dünyanın bilinmeyen geleceğine ışık tutuyor.
 
 

ANTARKTİKA (AA) – Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleştirilen 6. Ulusal Antarktika Bilim Seferi’ni gerçekleştiren bilim heyeti, geçici Türk Bilim Üssü’nün bulunduğu Horseshoe Adası’nda bilimsel çalışmalarına devam ediyor.

Bilim Seferi kapsamında 6. kez sefere katılan ve Seferi Lojistikten Sorumlu Sefer Lider Yardımcısı Kaptan Özgün Oktar, araştırma konusunun deniz buzları olduğunu ifade ederek, “Deniz buzları aslında dünyamızın iklimini dengeleyen, iklim sisteminin oluşmasını sağlayan yapılardır. Bunlar denizdeki soğuk havanın etkisiyle denizin donmasıyla oluşuyorlar ve deniz buzları beyaz oldukları için güneşi yansıtarak, dünyanın ısı dengesini sağlarken hem de içinde ki tuz miktarını azaltarak daha yoğun sular oluşturarak dünyada bir akıntı sistemi başlatıyorlar. Bu akıntı sistemi aslında tüm dünyayı dolaşarak dünyada iklimin var olmasını sağlıyor. Yani Türkiye’de 4 mevsimin yaşanmasının sebebi Arktik ve Antarktika’daki deniz buzlarının var olması. Ayrıca bu deniz buzları her yıl azalıyor” yorumunu yaptı.

Özellikle son yüzyılda insan etkisiyle iklimimizde değişim yaşandığına ve bu değişimin hem deniz buzlarını hem de buzulları etkilediğinin altını çizen Oktar şöyle devam etti:

“Araştırmalarımda uydu verileriyle her ikisinin incelenmesi ve yersel olarak doğrulanması konusunu ele alıyorum. 1970’lerin başından beri uydularla takip ettiğimiz deniz buzlarından bazen uydulardan alamadığımız veriler oluyor, buzulların alanını görebiliyoruz ancak kalınlığını tespit etmek çok daha zor. Bu sebeple yersel çalışmalar bizim için önem arz ediyor. Ancak gemilerin denizlerde karşılaştığı tek buzlar deniz buzları değil, kara kaynaklı buz dağları da mevcut. Dünyamız özellikle güney yarım küresinde, dünyadaki buzulların yüzde 90’ından daha fazlasını oluşturuyor ve dünyanın tatlı suyunun da yüzde 70’inden fazlası burada donmuş halde.”

“Bir damla su bütün dünyayı dolaşıp bin yıl sonra buraya geri dönüyor”

Oktar, “Buradan denize kavuşan her bir damla su deniz seviyesini artırırken iklimin de değişmesine sebep oluyor. Okyanusların bir döngüsü içerisinde bu bin yıllık akıntı sisteminin içerisinde bir damla su buradan bütün dünyayı dolaşıp bin yıl sonra buraya geri dönüyor. ” diyerek şunları kaydetti:

” Şu an Türk Antarktik Bilim kampının bulunduğu Horseshoe Adası açıklarında Lystad Körfezi’nde demirledik. Adanın çevresindeki buzullar gözle görülür seviyede azalmakta. Biz bunu her yıl buraya gelişimizde görebiliyoruz. Şu an seferimiz kapsamında bir projemiz buzulları yersel olarak yer radarıyla incelerken aynı zamanda bu buzulların uydu verileriyle incelenip doğrulanması konusunda çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar önemli çünkü, yersel çalışmalar aslında kısıtlı kalıyor, biz kısıtlı bir alanı ölçebiliyoruz ancak uydu verileri küresel bir kapsama alanına sahip ve burada aldığımız bir veriyi uydular ile doğrulayarak uydu verilerini dünyanın tamamında kullanmak için çalışmalar yürütüyoruz.”

“Buzulları kaybetmek canlılığı da kaybetmektir”

Deniz buzlarının iklim etkisinin yanında ekosistemin önemli bir parçası ve canlılar için yaşam alanı olduğunu ifade eden Oktar, “Denizde bu alanlar krillerin beslendiği, alglerin tutunduğu alanlar ve aynı zamanda penguenler, kutup ayıları gibi diğer canlıların da üreme, avlanma ve yaşam alanları. Deniz buzlarını kaybediyor olmamız aslında bir anlamda bizim için canlılığı da kaybediyor olmamız demek. Bu canlıların beslenme sıkıntıları ya da bir yerden bir yere göç etmelerinin engellenmesi anlamına geliyor. Bu nokta da deniz buzları çok önemli” değerlendirmesini yaptı.

“Deniz buzu dediğimizde tek bir tip buzdan bahsetmiyoruz, farklı evreleri, hava koşulları ve farklı oluşumları var.” diyen Oktar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunlardan bazıları bir kıştan daha fazla kış görüyor ve daha kalın hale geliyor, bazıları ise bir kış donup ertesi yaz eriyebiliyor. Kuzeye baktığımız zaman çok yıllık buzların, yani birden fazla yaz dönemini geçirebilmiş, kış dönemini geçirebilmiş buzların olduğunu biliyoruz. Ancak bu git gide azalıyor. Bu da şu anlama geliyor; daha kalın buzları kaybediyoruz, yerine her yıl daha ince buzlar oluşuyor. Yani daha az deniz suyunu donduruyoruz, dibe daha az tuz bırakıyoruz ve okyanusun bu büyük döngüsünü yavaşlatıyoruz. Bu da iklimin aslında Türkiye dahil olmak üzere tüm dünyanın da değişmesine sebep oluyor.

Antarktika ve Grönland’daki buzullar hepsini düşündüğünüz zaman bu buzulların toplam kütlesi, Antarktika Türkiye’nin neredeyse 20 katı büyüklüğünde ve üzeri 2.5 kilometrelik biz buzulla kaplı ve bu kütleyi kaybetmemiz demek dünyadaki deniz seviyesinin 70 metre yükselmesi demek. Yani İstanbul’u düşündüğümüzde Beşiktaş’ın, Kadıköy’ün, Tarihi Yarım Ada’nın bir kısmı ve surların olmaması, Taksimin deniz kenarı olması demektir.”

‘6. Antarktika Bilim seferinde de iklim değişikliğinin tespiti konusunda yaptıkları çalışmalara devam ediyoruz’

İstanbul Teknik Üniversitesi Geometrik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Mahmut Oğuz Selbesoğlu ise 2020 yılında düzenlenen 4. Antarktika Bilim Seferinde de görev aldığını ifade ederek, bu kez de iklim değişikliğinin tespiti konusunda yaptıkları çalışmalara devam ettiklerini söyledi.

Küresel iklim değişikliğinin tespiti için yürüttükleri çalışmalar kapsamında buzulların araştırılması, ölçülmesi hakkında değerlendirme yaptıklarını ve Horseshoe Adası’ndaki buzul kütlesinin her seferde daha fazla eriyip koparak denize döküldüğünü gözlemlediklerine dikkati çeken Selbesoğlu “Biz bu buzul kütlesinin bulunduğu yeri yer radarıyla, hem yersel hem de insansız hava aracına (İHA) bağlı olarak havadan olmak üzere iki yöntemle araştıracağız.” dedi.

Selbesoğlu, uzun zamandır yapılan uydu görüntüleriyle buzulların alanlarının belirlenmesi ya da ortofoto üreterek bunların tekrar alanlarının belirlenmesi işlemini yaptıklarını ifade ederek “Bu sefer erime ve denize karışmaları söz konusu olduğu için bunların hacimlerini belirlemek için bu tekniği seçtik. Bu teknik, yüzey noktasından, buz kalınlığını sonuna kadar derinliğini ölçebilen bir teknik. Bu teknikle yerden buzulu belirlediğiniz gibi havadan yapılan çalışmalarla da yapıyoruz. Bu çalışmayı dünyada çok az uygulanıyor, hatta Antarktika kıtasında araştırmalarımızda biz uyguluyoruz diyebiliriz.” değerlendirmesini yaptı.

Kutup ve buzullar sayesinde bütün ekosistemin dengede durduğunun altını çizen Selbesoğlu şunlara dikkati çekti:

” ‘Buzul oluşumlarının bu şekilde kalması lazım çünkü buzullar bu soğuğu okyanuslar vasıtası ile bütün dünyaya dağıtıyor. Buzullar bu açıdan çok önemli ve ne kadar eridiğini, hacimlerin yıldan yıla ne kadar değiştiğinin sürekli takip edilmesi gerekiyor. Buradaki buzullar binlerce, yüzlerce, belki de milyonlarca yıla dayanıyor. Dünyada insanoğlunun var oluşuna hizmet eden, ekosisteme hizmet eden oluşumlar. Uzun zamandır bu çalışmaları yürütüyoruz. Biz uzun zamandır burada proje gerçekleştirmekteyiz.

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Kutup Araştırmaları Enstitüsü (KARE) kurulduktan sonra projelerimiz artarak devam ediyor ve bu yıl da İstanbul Teknik Üniversitesi KARE ve Bulgaristan Bilimler Akademisi ortaklığında bu projeyi devreye soktuk. Bu projede biz adadaki buzulları ölçerken Bulgar ekibi de adamızın jeolojik yapısı hakkında bilgiler topluyor. Bu bilgiler ışığında, hem buzulların ölçülmesi hem de buzulun dinamiğinin ortaya konulması bu çalışmayla birlikte ortaya konacak.”

Betanzos gemisi Kaptanı Juan Barra Recabarren da, ” King George Adası’nın bulunduğu Fildes Körfezi’nden geçerken dağların çimen yeşili gibi olduğunu gördük,Bu iklim değişikliğine tanıklık etmekti. King George Adası’ndan buraya kadar hissettiklerim her şeyin artık farklı olduğuydu. Seyir sırasında çok fazla buz görmeyi beklemiyorduk ancak Lemaire Kanalı buz parçalarıyla doluydu ve bu sebeple buradan geçmek zorlu bir mücadeleydi. Her şeye rağmen başarılı bir yolculuk yaptık” şeklinde konuştu.

 
Muhabir Şebnem Coşkun
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

YORUM YAP