
Halil Coşkun yazdı...
Birisi Bay Ekrem’e “Ahmak,” demiş, Bay Ekrem de kendisine “Ahmak” diyene “Sensin ahmak,” diye cevap vermiş. Ötekinin “Ahmak,” ithamına bir kusur bulmamış mahkeme de Bay Ekrem’in “Sensin ahmak” cevabı hakaret sayılmış ve kendisine iki yıl, yedi ay, on beş gün hapis cezası verilmiş. Ayrıca, ceza kesinleşirse Bay Ekrem artık siyaset yapamayacak, cumhurbaşkanı adayı olamayacak, halen sürdürdüğü belediye başkanlığı görevini de bırakmak zorunda kalacak.
Ceza çok ağır gerçekten de, bunu normal karşılayamayız.
Normal değilse anormaldir ve her anomali, hayatın olağan akışına uygun düşmeyen bir müdahalenin sonucudur.
Kendini ülke meseleleri konusunda bilgi sahibi olmak zorunda hisseden sorumlu bir vatandaş olarak durumu anlamaya çalıştım. Bu anormalliğe kim sebep olmuş olabilir?
Olayı çözmek için de, işe, eldeki verileri bir polis müfettişi gibi irdelemekle başladım.
Yargılama sürecine bir müdahale varsa, o zaman soru şu, bunu kim yaptı ve ne amaçla? Yani süreci yöneten kim? İktidar mı, muhalefet mi?
Bay Ekrem’e yüksek bir ceza kesenlerin amacının ne olduğunu anlarsak, süreci kimin idare ettiğini de bulmuş oluruz.
Bu cezadan amaç ne? Bay Ekrem’i tasfiye etmek mi, yoksa ihya etmek mi?
Doğrusu ikisi de olabilir, koşullar her iki ihtimale de kapı açıyor.
İhya etmek olabilir, şöyle, Bay Ekrem belediye başkanlığında ciddi bir varlık gösteremedi, şehrin zor zamanlarında hep şehir dışında olması, Avusturya’ya kar tatiline, Bodrum’a deniz tatiline gitmesi ciddi bir kamu sorumluluğu bilincine sahip olmadığını ortaya koydu.
Belediyenin imkanlarını kullanarak kendi propagandası için Karadeniz turuna çıkması, tura çıkarken de ülkenin en sevilmeyen gazetecilerinden bir bayanı yanına alması CHP’liler tarafından bile eleştirildi. Kısaca Bay Ekrem’in yıldızı çoktan sönmüştü, partisinin İstanbul İl Başkanı bile onu sallamıyor, daha on gün önce Parti Genel Başkanının düzenlediği vizyon toplantısında kimse elini sıkmaya tenezzül etmiyordu.
Şimdi öyle mi? Akşam haberlerinde izlediniz, etrafında koca bir kitle var, otobüsün üstüne çıkmış sevenlerine el sallıyor, daha önce suratına bakmayan İl Başkanı etrafında pervane olmuş.
Yani bu bir ihya operasyonu olabilir mi?
“Hayır, hayır,” diye haykırıyor bazı arkadaşlar, “hiç olur mu? Mahkumiyet kararının içinde siyasi yasak da var, yani karar yüzünden bırakın cumhurbaşkanlığına aday olmayı, halihazırda oturduğu belediye başkanlığı koltuğundan bile olacak. Bunun neresi ihya? Harcadılar Bay Ekrem’i.”
Harcadılar mı? Hemencecik öyle bir sonuca ulaşmak doğru olmaz. Neden mi? Çünkü mahkumiyet kararı kesinleşinceye kadar bir hüküm ifade etmiyor, kararın kesinleşmesi ise en az iki üç yıl alacak ve o iki üç yıl zarfında Bay Ekrem bu mağduriyetini siyasi kazanca dönüştürerek cumhurbaşkanlığını, olmadı CHP Genel Başkanlığını kapabilir rahatlıkla.
Durum belirsiz gerçekten de.
Bu bir ihya operasyonu mu, yoksa bir siyasi infaz mı?
İpini mi çektiler Bay Ekrem’in? Kim çekti ve ne amaçla?
Eğer bu bir infaz ise akla ilk gelen isim Bay Kemal olur. Cumhurbaşkanı adaylığı hülyasından bir türlü vazgeçmeyen Bay Ekrem’i böylelikle yerine oturttu, “Artık hiçbir şekilde aday olamazsın,” demiş oldu, diye düşünülebilir.
Ancak pek de öyle görünmüyor.
Çok emin olmamakla beraber tahminimi söyleyeyim, bu işi Bay Kemal örgütlemedi. Öyle olsaydı, marifetini gizlemek için o da mahkeme salonunun önünde bekler, karar açıklandığında o da herkes gibi üzülmüş gibi yapar, o da mağduru oynayanlara katılırdı.
Hayır, o öyle yapmadı.
Önceden planladığı gibi ekibiyle birlikte Almanya’ya gitti.
Yani?
Yani Bay Kemal bir mahkumiyet kararı beklemiyordu, Bay Ekrem’in davaya konu olan sözleri, az buçuk hukukla ilgilenen herkesin kabul edeceği gibi bir ceza gerektirmiyordu çünkü, kendisine “ahmak” diyene, “ahmak sensin” diye cevap vermişti sadece. Bay Kemal, mahkemenin berat ya da paraya çevrilebilir ufak bir cezayla sonuçlanacağını düşünüyordu. O yüzden programını iptal etmedi, mahkemeye gelmedi. Bay Ekrem’i sevmiyor ve önemsemiyordu, sistemli bir şekilde etkisizleştirmişti onu zaten, yani onunla uğraşması gerekmiyordu.
Bay Kemal, işin içinde iş olduğunu karar açıklandıktan sonra fark etti, “Bu karar Bay Ekrem’i kahraman yapacak!!!”
Alarm zilleri çalmaya başladı kafasında, bu bir tahterevalli sistemi, zirvede iki kişiye birden yer yok, “O çıkarsa ben inerim.”
Apar topar Almanya programını iptal edip yurda döndü. Bay Ekrem’in bu karardan sonuna kadar yararlanacağını anlamıştı. Zaten işin evveliyatı da var. Mahkeme kararları Bay Ekrem'e can simidi gibi yetişiyor. Geçen Mayıs ayında, Karadeniz gezisi sebebiyle şiddetle eleştirilirken, ki o eleştiri kampanyasının arkasında Bay Kemal vardı, Bay Ekrem’i yıpratmak için her fırsatı kullanıyordu o günlerde, Bay Ekrem bir başka mahkeme kararıyla o eleştirileri savuşturuvermişti.
Canan Kaftancıoğlu’na, sosyal medyada yıllar önce yer alan paylaşımları nedeniyle dava açılmıştı ve mahkeme, davayı karara bağlamak için tam da o günleri, Bay Ekrem’in hem basında, hem sosyal medyada şiddetle eleştirildiği o günleri seçmişti. Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza yine bir mağduriyet edebiyatının doğmasına vesile oldu ve Bay Ekrem’in Karadeniz fiyaskosu arada kaynadı gitti.
Güzel, artık şu tespitimizi ifade edebiliriz ki bu tuhaf mahkeme kararında Bay Kemal’in ve CHP’nin bir dahli yoktur.
AKP yönetiminin mahkemeler üzerindeki etkisi hep konuşuluyor, yazılıp çiziliyor. O sebeple iktidarla ikide bir sorun yaşayan, üstelik Cumhurbaşkanı adayı olması halinde şansı Bay Kemal’den daha yüksek görünen belediye başkanının cezalandırılması için devreye girildiği, eğer mahkumiyet kararı temyizde onaylanırsa AKP’nin hem seçimden önce önemli bir rakibi bertaraf etmiş olacağı, hem de İstanbul Belediye başkanlığı koltuğu boşalacağı için oraya el koymak için iyi bir fırsat yakalayacağı yönünde tahminler var.
Olabilir mi?
Olabilir de bu tahminlerin doğru olup olmadığını anlamak için bir süre beklememiz gerekiyor. Demin de söylediğim gibi mahkeme kararı, istinaf ve temyiz süreçlerinin tamamlanmasından sonra hüküm ifade ediyor, siyasi yasaklar o zaman başlıyor. Ve normal şartlarda bu süreç, yani temyiz süreci iki ya da üç yıl sürebiliyor. AKP’nin ise iki üç yıl beklemeye tahammülü yok, seçime en fazla beş altı ay kaldı. Yani eğer mahkeme kararı Bay Ekrem’i tasfiye amacıyla alınmışsa, temyiz sürecine de müdahale edilecek, çok kısa bir zaman içinde karar kesinleştirilerek Bay Ekrem’in cumhurbaşkanlığı adaylığına ve İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğuna veda etmesi sağlanacaktır.
Ve eğer öyle olursa, biz de artık, “Bu işi kim yaptı?” diye kafa yormak durumunda kalmayacağız.
Ancak, ya öyle olmazsa?
Ya temyiz süreci normal akışına bırakılır ve o arada bizler de Bay Ekrem’in bu mahkeme kararı sayesinde küllerinden yeniden doğuşuna tanıklık edersek?
CHP değil, AKP de değilse o zaman kim?
Ben diyorum ki, ağlamaklı bir ifade ile etrafındaki kalabalığa el sallayarak “Mağdurum da mağdurum,” tablosu sergileyen Bay Ekrem’in otobüsüne birçok CHP’liden önce tırmanan Bayan Meral’e dikkat edelim.
Polis hikayelerinin ortak motifidir, katil, cinayet mahalline geri döner hep.

