
Her anlaşma bir alışveriştir. Almadan vermek Allah’a mahsustur. Çünkü ancak onun hazinesi tahayyüllerimize sığmayacak ölçüde geniştir. Mutlaka bu anlaşma için İsrail’e de bir şeyler verilmiştir. Aksi eşyanın tabiatına aykırı. Bir alışveriş olmadan yapılan ‘şey’ anlaşma değil ‘dayatmadır.’ Ömrü de uzun değildir. İki dünya savaşını bitiren anlaşmaların hemen tümü kısa sürede çöp olmuştur. Türkiye Sevr’i çok uzatmadan yırtmış, Almanya Versay anlaşmasının ağır şartları yüzünden ikinci savaşı tetiklemiştir. Dünya savaşlarının mağlupları, üzerlerindeki deli gömleğini yırtabilseler zaten güçlü artçılarla sarsılmakta olan bugünkü dünya düzenini yerle yeksan edecekler. ‘Dünya beşten büyüktür’ ün anlamı budur.
Tabi ki burada sadece elini değil, gövdesini taşın altına koyan Türkiye olmuştur. Anlaşılan Türkiye önemli sorumluluklar üstlenmiş oluyor. Trump bu yüzden Türkiye’yi yere göğe koyamıyor. Yıllardır abluka altında olan mazlum Gazze’nin ve yeraltı dehlizlerine sinmiş, soba borusundan roketatar yapmış garibim Hamas’ın nesi var ki versin. Onlar ancak bazı şeylerden feragat ederek bu anlaşmaya razı geldiler. Bu feragat Türkiye’nin güvencesindedir.
Ben bundan hiç gocunmam. ‘Ne aldınız da verdiniz’ diyecek kıt akıllıların da onların deyimiyle alnını karışlarım. Ebu Cehil takımı. Bir şeyler verilmişse Gazze’nin güvenliğinden fazla şeyler de alınmıştır mutlaka. Rusya- Ukrayna savaşının sonlanamamasının sebebi de bu aldı verdilerdeki anlaşamamazlıktır.
Ben ‘İsrail sözünde durmayacak’ türünden endişeleri yersiz bulurum. İsrail kabinesi anlaşmayı onayladı. Tabi ki bizde olabileceği gibi orada da çatlak sesler çıkacaktır. Ama zarfa değil mazrufa bakmak gerekir. Her şeyin en değerlisi akan kanın, açlıktan ölümlerin ve yıkımın durdurulmuş olmasıdır. ‘Güven’ diye bir şey yoktur, uygulama mekanizmaları vardır. Türkiye’nin ‘gözlemci’ statüsü alması çok önemlidir.
Bu anlaşmanın temel taşının Türkiye olduğu hiç kuşkusuzdur. Gazze anlaşması sadece Gazze’de yaşanan soykırımı durdurmayacak, Ortadoğu’nun kaderinde önemli bir değişime yol açacaktır. En başta Suriye’nin sorunlarının çözümüne ışık tutacak, Türkiye’nin ‘terörsüz bölge’ amacına hizmet edecektir.
Amerika kendini soykırım kamburundan kurtarmış, Trump da açık hedef bellediği Nobel’e yaklaşmış oluyor. Sadece bölge ülkeleri değil, tüm dünya bir ‘oh’ çekiyor. Çünkü Amerikan Demokratlar yönetiminin yakınlaştırdığı üçüncü dünya savaşı tehdidinin önemli bir aracı daha etkisizleştiriliyor. Hamas’ın güvenli bir şekilde silah bırakması acziyet değildir. Gazze’nin yeniden imarı için büyük bir bedel değil. PKK da silah bıraktı. SDG de buna uyacaktır. Çok yakın zamanda Ortadoğu, bizleri şaşırtacak gelişmelere gebedir.
Anlaşma iki devletli çözümün de önünü açacaktır. İsrail ne almış olabilir ki? Büyük ihtimalle varlık garantisi. Ayrıca dünya çapında tecrit olmuşluğunun yumuşaması. ‘Büyük İsrail’ projesinden vazgeçmese bile en azından bunu sumen altına itecektir. Yunanistan’da da bazı kesimler megali idea fikrinden vazgeçmiş değil. Muhtemelen Türkiye ile yeni ilişkiler geliştirme imkânı da bulacaktır. Doğu Akdeniz hidrokarbon yatakları konusunun askıda kaldığını sanıyorum. Onun çözümü başka türlü olacağa benziyor.
Elbette bütün bunlar göz açıp kapayıncaya kadar ve hiç sorunsuz olacak değil. Belki başka çelişkiler doğacak. Her sorunun çözümü yeni sorunlar doğurur. Tersi hayatın akışına uymaz. İş, onların üstesinden gelebilme becerisindedir. Ama Ortadoğu için bir umut ışığı yandığına inanıyorum. Gam kasvet yayma, şeytanın avukatlığını yapma zamanı değil. Umudu yeşertmek, sulayıp beslemek gerekir.


