DOLAR 32,5765 % 0.01
EURO 34,9209 % 0.08
STERLIN 40,6235 % 0.16
FRANG 35,7150 % 0.03
ALTIN 2.424,95 % -0,21
BITCOIN 66.762,00 -0.057

GO HOME

Yayınlanma Tarihi : Google News
GO HOME
0

Dr. Müslüm Sunay yazdı…

İkinci Dünya Savaşı’nda büyük bir diplomasi ile savaştan uzak durabilen Türkiye, savaş sonrası, Sovyetler’in bizden Kars, Ardahan ve Artvin’i istemesi ve boğazlardaki Montrö Anlaşması’na olan aykırı talepleri bizi Amerika’nın kucağına itmiş oluyordu. Nasıl olduysa bir, iki sene içinde koskoca dünya, Amerikan ya da Sovyet yanlısı olarak da iki kutba ayrılmış oldu.

Amerika, bizi de içine katarak, savaş mağduru 15 ülkeye toplamda 16 milyar dolar yardım etmeyi, Amerikan Meclisi’nden geçirdi. Ayrıca Marshall yardımı adı altında, ağır sanayiden yani uçak ve benzerlerinden vazgeçmemiz şartı ile, askeri ve tarımsal yardımlar yapılmaya başlandı. Yani Lozan’da kurtulduğumuz kapitülasyon belasına Marshal programı ile tekrar kavuşmuş(!) olduk.

Amerika, bizi de yanına alarak Sovyetler Birliği’ni çevrelemek istiyordu.

Aynı zamanda savaşta ekonomisi batmış Avrupa ülkelerini kalkındırmak ve kendi gelişmiş ekonomisine pazarlar açmak istiyordu.

O sırada Nato’ya girmemiz görüşü gündeme gelmişti. Nato’da Amerika’dan sonra en çok askeri beslemek bizim için zor ve ekonomimizi sarsan bir durumdu. Amerika, dolayısı ile Nato, Nato’ya girmemizi, Kore’ye asker göndermemize bağlayıp nazlanıyordu.

Marshall yardımı ile tarıma, traktör girince, ürün ve hasat artmaya başladı ama köylerde işsizlik arttı ve şehirlere göçler başladı.

Tarımda Amerika, zeytinleri ve haşhaş tarlalarını sökmemizi, onun yerine kendi stoklarında birikmiş ucuz mısır yağını kendisinden ithal etmemizi istiyordu.

Beyinleri yıkamak için, o sırada sözleri çok anlamlı bir türkü bestelendi ve meşhur edildi:

Zeytinyağlı yiyemem aman.

Basmadan fistan giyemem aman.

Senin gibi bir cahile ben efendi diyemem aman.

Bu türkü ile zeytinyağı, basma ve Atatürk’ün “köylü milletin efendisidir” dediği köylümüzün de aşağılanması amaçlanıyordu. Yani oyun içinde oyunlar oynanıyordu.

Diğer yandan,

Anti Komünizm Dernekleri destekleniyor, medya ve yazarlar da maddi manevi olarak destek görüyorlardı.

Yapılan bu propagandalarla Sovyet insanına dönük akıl almaz yalan ve iftiralar atılıyordu.

Borçları ödeyemeyen, hatta borcun faizini bile ödemeye yanaşmayan Rahmetli Menderes ve arkadaşları bu politikanın ilk kurbanları oluyorlardı.

Dünyada başlayan 68’ler hareketi bize de sıçradı. Derken, bu defa da Deniz Gezmişleri verdik kara toprağa.

Bir gün, silahlı bir grup gençler ele geçirince çok sevdiğim, Edirnekapı Öğrenci Yurdu’ndan ayrılırken, buraya geldiğim ilk günün heyecanını üzülerek hatırladım. Nasıl da sevinmiş ve artık barınma sorunum kalmadı sanıyordum.

Fakülteye düzenli gitmemiz zorunluydu.

Çatışmaların yoğun olduğu bir zamanda Cerrahpaşa Hastanesi’ndeki kantinimize bile bomba atıldı. Çok şükür ölen, kalan olmadı ama bu olaylar derslere girmekten bizleri uzaklaştırıyordu. 

Diğer yandan memleket fokur fokur kaynıyordu.1969’daki “kanlı pazarda” Amerika bayrağı yakılıyor, İstanbul’a gelen 6.filoya karşı büyük “Yanke go home” yani “defol evine git” gösterilerinin yanında, Amerikan Büyük Elçisinin arabası bile yakılmıştı.

Fakültede, kantinde, derste, yemekte ve protestolarda solculara önderlik yapan Erkan Mete adındaki arkadaş ayağındaki askeri potin ve sırtındaki parkası ile dikkatleri hep üzerine toplardı.

Durdurulamaz sağ- sol öğrenci hareketleri ve siyasi yolların tıkanması sonunda 12 Eylül darbesi oldu. Kenan Evren ve kuvvet komutanları idareyi ele alınca gösteriler, ölümler bir günde (!) bitti ama 12 Eylül, toplumun üstünden bir silindir gibi geçti.

Binlerce tutuklamalar işkenceler idamlar…

Zamanla bazı mahkeme kayıtları ve balistik incelemelerle terör zamanında sağcı ve solcuyu da vuranların aynı silahlar olduğu anlaşılıyordu.

Fakülteyi, askerliği ve asistanlığı da bitirip uzman olarak mecburi hizmetle 1985 yılında gittiğim Erzurum Oltu’da bir gün ulusal bir gazetenin büyük manşetinde konu ettiği, “Erkan Mete Mit ajanı çıktı“ haberini okuyunca gerçekten şok olmuştum. Çünkü Erkan Mete, fakültede 6 yıl bizimle okuyan, imtihanlara girip çıkan, parkalı-potinli solcuların lideri, maalesef o arkadaştı…

Yüce Rabbim, devletimize milletimize bir daha o günleri göstermesin…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

YORUM YAP