
KKTC’de Sandık Başında Verilen Varlık Savaşı: Federasyon Teslimiyettir!
Yazan: Fethi Aktürk
Bugün, 19 Ekim 2025 Pazar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) tarihinin en kritik seçimlerinden birine sahne oluyor. Bu sandık, sadece bir cumhurbaşkanını değil, aynı zamanda bir milletin geleceğini, onurunu ve varlığını belirleyecek. Çünkü bugün, aslında bir “seçim” değil, bir varoluş referandumu yapılıyor.
Seçim pusulasında isimler yer alsa da, Kıbrıs Türk halkının önündeki tercih nettir:
Ya egemen, bağımsız iki devletli çözüm yolunda kararlılıkla yürünecek…
Ya da federasyon adı altında, Rumların insafına terk edilmiş bir siyasi esarete kapı aralanacaktır.
---
Federasyon: Güvenlik ve Eşitlik Masalı
Federasyon taraftarları, yıllardır “barış” ve “uluslararası tanınma” vaatleriyle halkın umutlarını istismar etmeye çalışıyor. Ancak Kıbrıs Türk halkı artık masallara değil, gerçeklere bakıyor.
2004’te Annan Planı referandumunda “Evet” diyen Türk halkı, Rum tarafının “Hayır” cevabıyla kandırılmıştı.
2017’de Crans Montana görüşmelerinde ise Rumlar, siyasi eşitliği, Türkiye’nin etkin garantörlüğünü ve Türk askerinin varlığını reddetmişti.
Bu tutum, Rum tarafının asla değişmeyen zihniyetini ortaya koymuştur:
Kıbrıs Türklerini azınlık statüsüne indirgemek, Türkiye’yi adadan uzaklaştırmak ve Enosis hayalini diri tutmak!
Böylesi bir zihniyetle kurulacak federasyon, sadece bir siyasi tuzak olur. Egemenliğimizi sulandırır, garantörlüğü tartışmaya açar ve bizleri yeniden 1960’lı yılların karanlığına iter.
---
Tarihin Acı Dersleri: Cengiz Topel ve Kanlı Noel
Kıbrıs Türk halkının federasyona karşı duruşu bir inat değil, tarihin kanla yazılmış gerçeklerine dayanan bir uyarıdır.
1964’te Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel, Rumlar tarafından esir alınmış, uluslararası hukuka aykırı biçimde işkenceyle şehit edilmiştir. Cengiz Topel’in acısı, Türk milletinin hafızasında Rum zihniyetinin karanlık yüzünü simgeler.
Yine 24 Aralık 1963, “Kanlı Noel” olarak tarihe geçmiştir.
EOKA çeteleri, Lefkoşa’da Türk evlerine saldırmış, kadın, çocuk, yaşlı demeden katliam yapmıştır.
O gece Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet Hanım ve üç küçük oğlu Murat, Kutsi ve Hakan, banyodaki bir küvette vahşice şehit edilmiştir.
Bugün o ev, Barbarlık Müzesi olarak ayakta durmakta; Kıbrıs Türk halkının çektiği zulmün sessiz tanığı olmaya devam etmektedir.
Bu yaşananlar, Kıbrıs Türklerinin Rumlarla “ortak devlet” hayalinin neyle sonuçlanacağını açıkça göstermektedir.
Federasyon, kendi tarihine sırt çevirmektir.
---
Gerçek Güvence: Egemen İki Devlet
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da defalarca vurguladığı gibi, bu seçim bir siyasi yarıştan ziyade bir gelecek tercihidir.
Tatar’ın liderliğinde savunulan iki devletli çözüm modeli, hem Türkiye’nin etkin garantörlüğünü hem de Kıbrıs Türk halkının onurlu varlığını güvence altına almaktadır.
Bu model, “birlikte yaşama” adı altında erimeyi değil, karşılıklı saygıya dayalı eşit egemenlik esasına göre yaşamanın zeminini kurmaktadır.
Uluslararası tanınma süreci zorlu olabilir, ancak teslimiyetin alternatifi bağımsızlıktır.
Bugün Kıbrıs Türk halkının görevi, bu bağımsızlık mücadelesine sahip çıkmak, varlığını onurlu bir şekilde korumaktır.
---
Barbarlık Müzesi’nin Sessiz Çığlığı
Her Kıbrıslı Türk, bugün sandığa giderken Barbarlık Müzesi’nin sessiz çığlığını, Cengiz Topel’in şehadetini, şehit çocukların masum yüzlerini hatırlamalıdır.
Çünkü bu seçim, sadece bir dönemi değil, bir milletin geleceğini belirleyecektir.
Federasyon hayali, Rumlara teslimiyetin kapısıdır.
İki devletli çözüm ise, özgürlüğün, güvenliğin ve onurlu bir geleceğin teminatıdır.
---
Son Söz: Varlık Mücadelesi Sandıkta Kazanılacak
Bugün KKTC’de sandıktan çıkacak irade, yalnız Lefkoşa’yı değil, Türk milletinin tümünü ilgilendiren bir kararı dünyaya ilan edecektir.
Bu irade, boyun eğen değil, başı dik duran bir halkın iradesi olmalıdır.
Çünkü Kıbrıs Türkü, varlığı için bedel ödemiş bir millettir.
Ve artık teslimiyet değil, egemenlik zamanıdır!

