
Dün ve bugün yurdun dört bir tarafında düzenlenen ‘Filistin ve Gazze’ye destek, İsrail’i kınama’ gösterilerinde bu sloganın yazılı olduğu bazı pankartlar görmekteyim. Bu sözler Müslümanlar için önemli bir kıssa içermektedir. Bunun bir hikâyesi vardır. Bunu duymamış olanlar, duyup da içeriğine vakıf olmayanlar için yazayım dedim.
Ebrehe, Habeş İmparatorluğuna bağlı Yemen eyaletinin Valisidir. Su katılmadık bir Hristiyan’dır ve dinini yaymak için çaba sarf etmektedir. Yemenli ve bölge halkının hacı olmak üzere Mekke’ye, Kâbe’yi ziyarete gitmelerini içine sindirememektedir. Bu yüzden Sanâ’da Kulleys ismini verdiği muhteşem bir kilise yaptırarak hac için Kâbe yerine bunun ziyaret edilmesini emreder. Mekke Reisine de haber gönderip hac ziyaretinin Kâbe’de yapılmasından vazgeçmesini ister.
Fakat ne Mekkeliler ne de bölge insanları bu emre uymazlar. Bunun üzerine fillerle oluşturduğu büyük bir ordu kurarak Kâbe’yi yıkmak üzere yola çıkar. Önce Yemenlilerden, sonrasında Has’am kabilesinden kendisine engel olmak üzere önüne çıkan orduları yenerek ilerler ve Mekke yakınlarına gelir. Bir öncü kuvvet göndererek şehrin dışında otlamakta olan Mekkelilere ait koyun ve deve sürülerini gasp ettirir. Mekke’ye elçi göndererek karşısına çıkmazlarsa canlarına dokunmayacağını, sürülerini geri vereceğini ve görüşmek üzer Mekke reisini davet ettiğini söyletir.
Mekke Reisi Hz. Muhammed’in dedesi Abdulmuttalib’dir. Gasp edilenler arasında onun develeri de vardır. Ebrehe’in karşısına çıktığında onun ne kadar asil biri olduğunu anlayan Ebrehe tahtından inip yanına oturur ve ‘eğer Kâbe ziyaretlerini yasaklarsa hiçbir şeye dokunmayıp geri döneceğini’ söyler.
Abdulmuttalip ise ‘Ben sadece develerimi geri istiyorum’ der.
Bu söze çok sinirlenen Ebrehe ona ‘Ben seni muhterem bir zat sanmıştım, Kâbe’yi yıkmak ve Mekke’yi tahrip etmek üzere gelmişken sen develerinin derdinde misin’ diye sorar.
Abdulmuttalib ise ‘Ben develerin sahibiyim, Kâbe’nin de sahibi vardır, onu kendisi korur’ diye cevap verir. Bunun üzerine develeri kendisine verilir ve geri döner.
Ertesi gün Ebrehe, Mahmud isimli filine binerek ordusuyla birlikte yola çıkar. Mahmud aynı zamanda fil sürüsünün başıdır. Mekke önlerine gelince birden durur ve çöker. Ne yaptılarsa kımıldamaz. Yönünü değiştirdiklerinde o yöne gider ama Mekke’ye döndürdüklerinde yine çöker. Arkasındaki filler de aynısını yaparlar.
Ebrehe ordusu çakılı durumdayken birdenbire gökyüzünde Kızıldeniz tarafından gelen bulut gibi küçük kuşlar belirir. Her birinin gagası ve pençelerinde taşlar vardır. Ebrehe ordusunu taşa tutarlar, ordu helak olur. Ebrehe ise ağır yaralı halde Sanâ’ya dönerken yolda ölür. Aynı yıl Hz. Muhammed dünyaya gelir.
Bu hikâyeye Kuranı Kerimin ‘Fil suresinde’ değinilir. Üçüncü ayetinde ‘Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl’ (Onların üstüne sürü sürü kuşlar gönderdi) denilmektedir. ‘Ebabil’ kelimesi kuş ismi değil ‘sürü sürü kuşlar’ demektir.
Bu kıssa gaddarlığa ve saldırganlığa karşı Müslümanların direnme gücünün ilhamıdır. Günümüzün Ebrehe’si Netanyahu, Kâbe’si ise Gazze ve Mescidi Aksa’dır.


