
Merkezi Hekim Randevu Sistemi kısaca MHRS 2016 yılından beri hayatımızda yer alıyor. Randevulu muayene gelişmiş ülkelerde uygulanan hem hekim hem de hasta açısından avantajlı bir sistemdir. Randevu gününü ve saatini belirleyebilecek, beklemeden muayene olabilecek böylece zaman planlaması yapılabilecek bir sistem. Her ne kadar büyük umutlar ve vaatlerle başlanılmış olsa da ilerleyen dönemlerde şikayetlerin odağı haline geldi. Çünkü randevular doluyor, hastalar randevu bulamamaktan şikayet ediyorlardı. Bakanlık sorunun çözümü için çeşitli adımlar atmaya başladı. Örneğin mesai sonrasında da poliklinik açarak muayene işlemlerini devam ettirdi. Bu da istediği gibi olmadı. Sonrasında randevularda onay dönemi başlattı. Örneğin randevunuz yaklaştığında arama yapılıyor ve randevuya gidecekseniz bir tuşa basmanız isteniyordu. O sırada telefona cevap veremeyenlerin randevusu iptal oluyordu! Sonra ceza dönemi başladı. Randevu alıp gitmeyene belirli bir süre randevu verilmeyecekti. Bir dönem randevular telefonla aranarak alınamamaya başlandı. MHRS programına yönlendiriliyordu. Yani bakanlık ne yaptıysa olmadı. Çünkü hiçbir zaman sorunun temeline inemedi!
Son olarak yeni bir rivayet çıktı; aile hekimine gitmeden randevu alınamayacak ya da aile hekimleri randevu alacak ya da aile hekimi onaylamadan hastaneden işlem yapılamayacak… Bunların hepsi de yanlıştı aslında. Zaten pek mantıklı da gelmiyordu kimseye ama ülkede her an her şey değişebildiği için garip de olsa inanılıyordu. Enteresan durumlar yaşanmaya başlandı. Mesela dermatoloji polikliniğinde iki aydır takipli olan hasta üçüncü ay tekrar başvurmak istediğinde aile hekimine yönlendirildi. Göz polikliniğe başvuran ve ameliyat önerilen ama malzeme eksikliği nedeniyle diğer hastanede bulunan göz polikliniğine yönlendiren hastadan aile hekimi onayı istendi! Bunun gibi birçok enteresan durum yaşandı.
Çözüm Mü? Algı Mı?
Durumun aslı ise bambaşka. Hastalar yine eskisi gibi randevu sistemi üzerinden ilgili branşlara randevu alabiliyorlar. Yalnız randevu yoksa daha doğrusu randevular doluysa bu durumda şikayetler oluşuyor. Bu şikayetleri azaltmak ve sorumluluğu yükleyecek birini bulmak gerekiyordu ve ilk akla gelen elbette aile hekimleri oldu! Randevu alınmaya çalışılan bölümün randevusu yoksa hastaya aile hekimine başvurabileceği şeklinde bir uyarı çıkıyor. Aile hekiminin uygun görmesi halinde de hasta için ilgili branştan randevu alabileceği bilgisi ekleniyor. Bir defada çözülebilecek bir randevu için iki iş yapılıyor. Üstelik aile hekimlerine tanımlanan kısıtlı kontenjan büyük bir algı ile lanse ediliyor. Böylece hastalar randevu alamayınca sorumlu aile hekimi olacak! İşte yine çözüm yerine algıya döndük.
Neden Randevu Krizi Sürekli Büyüyor?
Ülkemizde maalesef hekimlerin iş yükü çok fazla. 2023 yılında toplam 973.519.087 muayene yapılmış. Yani yaklaşık bir milyar muayene yapılmış ama buna rağmen randevu bulmakta sorunlar yaşanıyor. Aile hekimleri tarafından yine 2023 yılında 416.806.846 muayene yapılmış. Öncelikli görevi koruyucu sağlık hizmeti olan birinci basamak sağlık kuruluşu olan aile sağlığı merkezlerinde yapılan muayene sayısı neredeyse ülke genelinde yapılan muayene sayısının yarısı. Üstelik hekim sayısına bakılacak olursa aile hekimi sayısı çok az. Ülkede 204.223 hekim bulunmaktayken bunun yaklaşık 28.000’i aile hekimi. Yani toplam hekimlerin 1/7’si oranında aile hekimi var ama toplam muayenin yaklaşık yarısı aile hekimleri tarafından yapılmış. Personel sayısı arttırma konusunda da son derece yavaş ilerleniyor. Örneğin 2022 yılından 2023 yılına geçtiğimizde açılan yeni aile hekimliği birim sayısı 300 bile değil!
Yaklaşık Bir Milyarı Bulan Muayene Sayısına Rağmen Neden Hastalar Randevu Bulamıyor?Muayene Sayıları Neden Bu Kadar Yüksek?
Gelişmiş ülkeler hekimlerin hastalara daha fazla vakit ayırabilmesi ve hastaların hekimlere daha çabuk ulaşabilmesi için hekimlerin üzerinde bulunan iş yüklerini azaltmak adına çalışmalar yapıyorlar. Ülkemizde ise bu iş yükünü azaltmak bir tarafa sürekli yeni iş yükü ekleniyor. Örneğin gelişmiş ülkelerde kronik hastaların devamlı kullanması gereken ilaçlar için sürekli hekimlere müracaat etmesine gerek yok. Yani yüksek tansiyonu olan bir hasta her biten ilacını temin etmek için hekime yazdırmak zorunda kalmıyor. Bu durum hem hasta açısından kolaylık hem de hekim açısından yeni hastalara zaman ayırma fırsatı sağlıyor. Ayrıca ülkemizde sürekli bir rapor çeşidi çıkıyor. Bu da hem vatandaş için hem de hekim için zaman kaybı anlamına geliyor. Örneğin ehliyetlerin yeni düzenlemeyle değiştirilmesi sonucunda 25 milyon 894 bin 321 kişi sürücü belgesini yeniledi. Yani sadece ehliyet raporu için yaklaşık 26 milyon kişi sağlık kuruluşlarına başvuruda bulundu. Üstelik onlarca rapor çeşidi var. Birçok işlem için kurumlardan rapor talebi ile sağlık kurumlarına yönlendirme yapılıyor. Satranç lisansı dahil bütün lisans işlemleri için hekim raporu talep ediliyor. Yatılı okulda okuyacak bir öğrenci ya da anasınıfına başlayacak bir çocuk için bile rapor şartı var. Yüzlerce çeşit rapor talepleri oluşmuş durumda. Bunlar yapılacak düzenlemeler ile beyana dayalı hale getirilebileceği gibi rapor merkezleri kurularak da sağlık kurumlarının yükü hafifletilebilir. Bu yönde yıllardır atılan bir adım yok.
Çözüm Yolu Belli
Bir düzenleme yapılmadan önce o konunun muhatapları ile görüşüp sorunları ve çözüm önerilerini almak gerekir. Sağlık alanında birçok STK bulunmaktadır. Aile hekimliği noktasında AHEF gibi bir federasyon vardır. Şanlıurfa Aile Hekimleri Derneği’nin desteklediği bilimsel çalışmalarla ortaya koyduğu çözüm önerileri vardır. Sahada doğrudan sorunları gören ve çözüm önerilerinde bulunabilecek STK’lardan görüş almak yerine, bir kurumun yükünü azaltma bahanesiyle zaten yoğun olan diğer kuruma yüklenilirse bir noktada işler çıkmaza giriyor. Bakanlık muayene sayılarının fazlalığı ile övünmek yerine hekimlerin iş yüklerini azaltacak uygulamaları ön plana çıkarmalıdır. Böylece hem hekimler hastalarına daha fazla vakit ayırabilir hem de hastalar sağlık kurumlarına daha rahat ulaşma imkanı bulur.
Dr. Harun Mesut ATMACAOĞLU
ŞUAHED YÖNETİM KURULU ÜYESİ

