BIST 100
10.208,76 -1,56%
DOLAR
41,9549 0,08%
EURO
48,9483 0,09%
GRAM ALTIN
5.750,02 0,40%
FAİZ
40,62 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
70,32 0,61%
BITCOIN
107.981,00 -0,85%
GBP/TRY
56,3745 0,12%
EUR/USD
1,1662 0,06%
BRENT
60,93 -0,59%
ÇEYREK ALTIN
9.401,29 0,40%

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SINAVLARI KALDIRILMALIDIR

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SINAVLARI KALDIRILMALIDIR

Üniversiteye Giriş ve Meslek Liseleri

Üniversite sınavları gençlerimizin hayatındaki en büyük heyecanlardan biridir. Her öğrencinin hayali, en iyi üniversitelere girip geleceğini güvence altına almaktır. Bu noktada ortaöğretim başarı puanı (OBP), öğrencilerin yerleştirilmesinde önemli bir rol oynuyor. Ancak meslek liselerinin yaşadığı değişim süreci dikkat çekici.

15 Temmuz öncesinde meslek lisesi öğrencilerinin sınavsız geçiş hakkı vardı. Yani mezun oldukları alanın devamı niteliğindeki yüksekokullara sınavsız yerleşebiliyorlardı. Bugün ise bu hak kaldırıldı, kontenjanlar daraltıldı. Bu durum, birçok öğrencinin gelecek planlarını zora soktu.

Peki, sonuç ne oluyor?
Eğer gençlerimizin önüne engeller konursa, “Türkiye yüzde yüz üniversite mezunu” bir ülke olma yolunda ilerlemek yerine, yeniden ilkokul veya lise mezunu bir toplum olarak kalma riskiyle karşı karşıya gelir. Oysa ki eğitim, her bireyin hakkıdır.

Bizim hedefimiz, “Herkes okusun, herkes öğretsin” anlayışı olmalı. İnsanlığın gelişmesi için tüm gençlerin eğitim hakkı korunmalı, meslek lisesi mezunlarına yeniden üniversiteye geçişte kolaylık sağlanmalıdır. Çünkü güçlü bir Türkiye ancak okuyan, üreten ve öğreten nesillerle mümkündür.

Türkiye’de eğitim yıllardır tartışılan, fakat bir türlü çözülemeyen en temel meselelerimizden biridir. Çünkü eğitim, sadece bireyin değil, milletin geleceğini de belirler. İşte bu yüzden eğitim, özel okulların ticari kaygılarına ya da dış bağlantıların yönlendirmelerine bırakılmamalı; sivil toplum ve devlet el ele vererek, adaletli ve modern bir eğitim sistemi kurmalıdır.

Ama eğitim yalnızca ders kitaplarından ibaret değildir. Gelecek nesillere önce ahlâk, saygı, hak, hukuk ve adalet öğretilmelidir. Çünkü adalet bilinci olmayan bir eğitim sistemi, ne kadar bilgi aktarsa da milletin geleceğini güvence altına alamaz.

Peki ya sınavlar? Bugün gençlerimizin kaderini tek bir sınava bağlayan sistemin güvenilirliği sorgulanıyor. Eğer gerçekten güvenilir olsaydı, kaynağı belirsiz diplomalar, kayıt dışı üniversite mezunları ya da şaibeli başarı hikâyeleri gündeme gelmezdi. Sınav sistemi gençlerin önünü açmaktan çok, onların zamanını oyalayan bir politika haline gelmiştir.

Oysa 1980 öncesinde tablo farklıydı. Öğrenciler üniversitelere okul başarı puanı ve diploma notu üzerinden girebiliyordu. Eğer o sistem bugün olsaydı, hiçbir öğrenci açıkta kalmazdı. 1980 darbesi sonrası yeni anayasa ile kurulan ÖSYM ve merkezi sınav düzeni ise gençlerin geleceğini tek bir kalıba hapsetti. Bu modelin dış güçlerin yönlendirmesiyle, gençlerin emeğini ve yıllarını tüketmek üzere dayatıldığı apaçık ortadadır.

Yakın geçmişte YÖK Başkanlığı yapan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, gençlerin önünü açacak cesur adımlar atmaya çalıştı. Fakat attığı her adım engellendi, Danıştay kararlarıyla geri döndü. Çünkü bu ülkede hâlâ gençlerin okumasını istemeyenler var: çıkarlarını kaybetmekten korkan siyasetçiler, dar bakışlı iş dünyası ve onlara yön veren küresel güçler.

Bugün önümüzde çok net bir tercih duruyor:
Ya gençlerimizin hayallerini sınav duvarına çarpıp heba edeceğiz, ya da adaletli, fırsat eşitliğine dayalı, ahlâkı ve bilgiyi birlikte öğreten bir sistemi inşa edeceğiz.

Unutmayalım, eğitim yalnızca bireylerin değil, milletin bağımsızlığının teminatıdır. Bağımsızlığı korumanın yolu ise gençlerin önünü açan bir eğitim düzeninden geçiyor.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?