DOLAR 32,3400 % -0.07
EURO 34,8790 % 0.06
STERLIN 40,6534 % 0.01
FRANG 35,7427 % 0.57
ALTIN 2.393,53 % -0,14
BITCOIN 62.671,99 4.871

Sahipsiz olmak kötüdür

Yayınlanma Tarihi : Google News
Sahipsiz olmak kötüdür
0

Muhterem Kardeşlerim…
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i Sünnet Âlimleri, Evliya zatlar, kendilerine bağlı olanlardan gâfil değildir. Bu büyükler talebelerine, evlatlarından daha çok düşkün olur. Dua ederken, önce talebelerine dua ederler.

Şah-ı Nakşibend hazretleri, bir gün bir talebesiyle dolaşmaya çıkar. Bir saat kadar sonra gezerlerken atlı bir külhanbeyi gelir, siz nasıl benim arazime izinsiz girersiniz diye, elindeki kırbaçla talebeye vurmaya başlar. Talebeyi öldüresiye döver. Şah-ı Nakşibend hazretleri araya girip müdahale etmeye çalışır, onun suçu yok dediği halde adam dinlemez.

Bu sırada at şaha kalkar ve adam düşer; ama ayağı üzengiye takılı kalır. At koşmaya başlar. Adam, kafası taştan taşa çarpa çarpa ölür. Sonunda nasıl olduysa adamın ayağı üzengiden kurtulur cesedi yere düşer. At çifte atarak adamın ölüsünü nehre gönderir. Talebe, “Bu hâl nedir hocam?” diye sorunca, Şah-ı Nakşibend hazretleri, “Talebemize dokunan böyle gider” buyurur.

Bir köyde, Dervişin biri saç tıraşı olmak için berbere girer. O zamanda Dervişler Şeyhlerine giderken saçlarını kazıtırlar, yani hiç saç bırakmazlarmış. Berber saçların yarısını kesince, kapı açılır ve o bölgenin külhanbeyi içeri girer. Heyyttt diye bir nâra atarak, dervişin kafasına bir tokat vurur ve “Kalk bakalım kelek, ben oturacağım” der. Derviş de, “Peki, emrin olur ağam” deyip çekilir ve adam oturur. Berber de korkusundan bir şey diyemez. Tıraş olan külhanbeyi, oturduğu yerden ikide bir dervişe, “Kelek ne yapıyorsun, kelek nereye gidiyorsun” diye sataşır. Derviş, “Siz bilirsiniz efendim, hay hay efendim” der, yani ona bulaşmaz. Adamın tıraşı bitince berberden çıkıp gider ve derviş tekrar oturur.

O sırada dışarıdan değişik sesler gelir. Bir bakarlar ki bu kabadayı, başı parçalanmış şekilde yerde yatıyor. Atı, başına çifte atarak öldürmüş. Berber, “Derviş efendi, bu ceza çok ağır olmadı mı?” deyince, Derviş, “Vallahi ben yapmadım. Beddua falan da etmedim… Ama benim hocam, talebelerine evlatlarından daha çok düşkündür. Bu, dayağı yukarıdan yedi. Ben hiçbir şey yapmadım, zaten bir şey yapmamıza lüzum yok, biz sahipsiz değiliz elhamdülillah” der.

Hazreti Mevlana’yı, zamanın Valisi yemeğe çağırır. Mübarek zat da kabul eder ve yola çıkarlar. Konağa gelirler, vali kapıda hürmetle beklemektedir. Mevlana hazretleri, önce talebeler girsin buyurur. Talebeleri tek tek içeri almaya başlar. Oğlu, “Babacığım, bakınız Vali bey ayakta sizi bekliyor. Bu iş uzun sürecek, önce siz girseniz de, talebeler nasıl olsa girerler” deyince, “Ey oğul! Ben içeri girince, talebelerden biri dışarıda kalırsa ne olur? Bu dünyada talebelerini konağa sokamayan, ahirette Cennete nasıl sokar?” der.

Hiç kimse son nefesten emin olmasın

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Hakiki bayram, dört beş yerde imtihanı verdikten sonra ahirette olacaktır. Bir tanesi ölüm hâlidir. Peygamber Efendimiz yemin ederek buyuruyor ki:
“Bir mümin ömrü boyunca Cennetlik amel işler ve artık Cennete girmesine bir zra, yani 40–50 santim kalmıştır. Orda bir yanlış iş yapar, Cehenneme gider. Bir kâfir, 80 yıl küfür eder, 80 yıl isyan eder, artık onun Cehenneme girmesine bir zra kalmıştır. O da tevbe edip kelime-i şehadet getirir, hiç günahsız Cennete gider.”
O halde, Aşere-i Mübeşşere hariç hiç kimse, son nefesten emin olamaz. Daima uyanık olmalı, dikkatli olmalı. İmanı, başın üzerinde kaçacak kuş gibi bilip, kaçmaması için dikkatli olmalı.

İkincisi kabir halidir. O kabirde sualler var, şaşırmak var, Allahü Teâlâ muhafaza etsin! Hangi amellerle baş başa kalacağız, ona hazırlanmalı. Mahşer var, güneş bir mızrak boyu alçalacak. Gerçi müjdeler var. Müminler için bu iki rekât namaz kılmak kadar olacak. Gölgelerin altında olacak; ama bu müjdeler imanla gidebilenler içindir.
Sırat köprüsü var. Kolay değil, orada yedi tane sual var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki, yedinci sualden Peygamberler dahi korkmuştur. Bu yedi sual, İman ve Ehl-i Sünnet İtikadı, Oruç, Namaz, Hac, Zekât, Gusül Abdesti almak. Yedincisi de Kul Hakkı. Bu Kul Hakkından hepimiz çok korkacağız. Bir adama sert bakmak dahi kul hakkıdır. Peygamber Efendimiz, mübarek başıyla değil bütün vücuduyla dönerdi ki, kulun kalbi kırılmasın diye. Niye bana böyle baktı demesin diye.

İşte bütün bu sualleri aştıktan sonra, hakiki bayram var. Bu kadar tehlikeli, bu kadar korkulu olan hesaptan, kitaptan, azaptan korkuyorsak, bunun bir çaresi var:
“Bu hesabı rahat ve kolay verecek olanlarla beraber olmak.”

Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri divanında buyuruyor ki:
“Allah’ın dergâhında, ehil ve naehil beraberdir.”

Yani Allah’ın dergâhından içeri girmeye layık biri varsa, Allahü Teâlâ, “Onlar benim sevdiğim bir kulumla beraberse, hepsini içeriye alın” buyurur. Biz oraya layık olmasak da, hesaptan sonra doğru Cennete…
Dolayısıyla, Rabbimiz iyilerle beraber eylesin. Başka türlü kurtulmamız zordur.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)

YORUM YAP